Göbekli tepe etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Göbekli tepe etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Anadolu’da Ana Tanrıça Kültü ve Bulguları


Tarihin yazımı -somut veri az olduğu için analiz etmekte yetersiz kaldığında- geçmişi, gerçekliği ile değil, gerçeklik üzerine hikâyelerle anlatma zorunda kalmıştır. İzler üzerinden yapılan yorumlarla ilerleyen hikâyeci tarih yazımının bir yansıması da, Ana Tanrıça kültü tarihçiliğidir.

Çatalhöyük Tanrıça yâda Kadın Figürleri

Neolitik dönem ile birlikte Anadolu’nun yerleşim alanlarında Mezopotamya’da olduğu gibi tanrıça kültü yaşanmıştı. Bu alanlardan biri, aynı zamanda atipik özellikler gösteren Çatalhöyük yaşamıdır. Çatalhöyük kült keşiflerinden en önemlisi “Aslanlı oturan Tanrıça” idolüdür. Neolitik dönemin ortalarına, M.Ö. 6.000’li yıllara ait olan pişirilmiş kilden yapılma kahverengi tonlardaki 16 cm yüksekliğindeki heykelcikte Bereket Tanrıçası, çıplak vaziyette tahtında oturmaktadır. Birçok Ana Tanrıça idolünde olduğu gibi figür, geniş kalçalar ve büyük göğüslerle tasvir edilirken; bunlara ilaveten Çatalhöyük arkaik toplumda çok önemli yere sahip olduğu bilinen ve kutsal kabul edilen vahşi havyalar yani dişi aslanlar kendisine eşlik etmektedir.

Seated Mother Goddess flanked by two lionesses - from Çatalhöyük in Anatolia, circa 6.000-5.800 BC, head has been restored, made clay, height 16 cm - at the Ankara Museum
Aslanlı oturan Tanrıça - Çatalhöyük, M.Ö. 6 bin
Vahşi hayvanlara hükmeden, Çatalhöyük insanı için Toprak Anadır. Ve tanrıça, tahtta oturmaktadır. Hatta bacakları arasındaki çıktının, çocuk başı olarak tanrıçanın doğurganlık anını temsil ettiği ileri sürülmüştür. Taht üzerinde oturan Çatalhöyük Tanrıçası -daha sonra Kibele, Artemis ve Athena’da görüldüğü gibi- kült olduğu bölgenin, şehrin koruyucusu tanrıça imgesinin öncülüdür. Çatalhöyük’deki aslanlı tanrıça figürü, “Vahşi hayvanların egemeni - Mistress of animals - Potnia theron” modeli içinde Mezopotamya’dan Kibele’ye hatta arkaik Romalılar yani Etrüksler’e kadar oldukça sık görülmüş, tanrıça temsilidir.
Figure of Goddess -not head- from Çatal Höyük in Shrine VI, height 5 cm, Painted clay
Tanrıça yada kadın figuru - Çatalhöyük, boyama kil
Çatalhöyük’te Bereket Tanrıçası kültü ile hayvanların kutsallığı iç içedir, bulgularda amorfik, totemik biçimde işlenmiş vahşi havyanlar -özellikle boğa, aslan, yılan- kutsal ve çoğunlukla korkulan canlılardır. Ana Tanrıça kütlülerinin bulunduğu yerlerde -özellikle Mezopotamya, Mısır havzasında- iç içe geçmiş Boğa figürüne rastlanmaktadır. Boğa -damızlık olarak ayrılmış, sabana koşulmamış ve güçlü hayvan olarak- Toprak Ana’nın bereketini arttırmak, kızgınlığını dindirmek, döllenmesini sağlamak için kurban edilmiştir. Benzeri inanç, arkaik Anadolu’da Çatalhöyük ve Hacılar bulgularında da simgesel olarak gözlenmiştir.
Seated Goddess or Female figurine from Çatalhöyük - circa 5,500-5,000 BC, made Terracotta, height 9,4 cm -at the Ankara Museum
Oturan Tanrıça yada Kadın figürü - Çatalhöyük, M.Ö. 5,500, pişilmiş kil, yükseklik 9,4 cm

Gımbutas’ın Ana Tanrıça Teorisi veya İdeolojik Fantezisi

Marija Gımbutas arkeolog olarak 1970-1990 yıllar arasında -kazı ekibinde yer aldığı Çatalhöyük sonuçlarını kullanarak- ana tanrıça inancının arketip olduğunu, spekülasyona varan yorumlarla savunmuştur. “Yaşayan Tanrıça” ve “Eski Avrupa’nın Tanrıları ve Tanrıçaları” adlı eserlerinde, Anadolu ve Mezopotamya’daki Neolitik dönem tanrıça heykelcilerini kanıt gösteren Gimbutas, bulguların Avrupa ve Ön Asya’da anaerkil ve çiftçi toplumların, refah koşullarında ve barış içinde yaşadıklarının kanıtı olduğunu savunmuştu; Çatalhöyük, ona göre ilkel refah toplumunun en önemli belgesi idi. Az sayıda da olsa Çatalhöyük’te çıkarılan erkek idollerini görmezden gelmişti. Neolitik çağın ortalarına kadar görülmemiş savaş olgusunu; Karanlık Çağlar olarak anılan M.Ö. 5 bin ile 3 bin yılları arasında, Kuzey steplerinden gelen atlı Barbar Kavimlerin saldırısı ve şiddet ile açıklamıştı. Gimbutas’a göre Barbar Kavimlerin saldırıları sonrası zayıflayan Neolitik dönem anaerkil refah toplumları yıkılmış devamında savaşçı, ataerkil ve eşitsizlik üzerine kurulu şehir devletleri kurulmuştu. 
Fertility Goddess Figurine found Anatolia - circa 6000-5000 BCE, made in stone, late Neolithic Age, hight 15 cm - at the Barakat Gallery, USA
Bereket Tanrıçası figürü - Anadolu, M.Ö. 5 bin, taş oyuntu
Gimbutas’ın çarpıcı argümanları -özellikle Feministleri tatmin edecek bir gerçekliği savunsa da –sonuç itibariyle açıkça ideolojikti; bulgu çeşitliliğini, antropolojik durumları görmezden gelmişti. Neolitik ve sonrası dönemlerde tarım toplumları içinde de iç düzensizlikler, kırımlar görülmüştü. Birçok Neolitik yerleşim alanın doğal bir şekilde, dış saldırı olmadan sonlandığı bilinmektedir; hatta Çatalhöyük gibi atipik bir yerleşimin sonlamasının sebebi henüz tek bir nedenle açıklanamamıştır. Sonuçta tanrıça hipotezi ile M. Gimbutas, arkaik ve modern kadın arasında köprü kurmak için -tarihi İpek Yolu’nun izini sürer gibi- Çatalhöyük idollerinden Anadolu kilimlerine, Menderes desenlerine kadar uzanan bir vajina stilizasyon üzerinden kendi görmek istediği vulva ideolojisini, tarih fantezisine dönüştürmüştür.
Goddess or Woman figurine -no head- from Anatolia, circa 4200-3700 BC, made Limestone, - late Neolithic age, height 23.5 cm
Tanrıça yada Kadın figürü - Anadolu, M.Ö. 4200, kireçtaşı, 23 cm
Hacılar Tanrıça yada Kadın Figürleri
Hacılar bölgesi -Burdur sınırları içinde- tıpkı Çatalhöyük gibi Neolitik Çağ Anadolu uygarlıkları hakkında birçok bulguyu günümüze taşımıştır. Hacılar’da keşfedilen tanrıça yâda kadın temsillerinin çoğunlukla tahıl ambarları, ev tabanları ve ocaklarında bulunması; Bereket Tanrıçası kültünü destekler görünümdedir. Hacılar figürleri -kendi içlerinde sınıflandırma olarak- ayak duran, oturan, dinlenir durumda ve çocuğu ile temsil edilen tanrıça yâda kadındır. Figürlerde dikkat çeken ve Hacılar bölgesinin izi olarak kabul edilen yüz hatlarıdır, ağız yoktur ve göz bölgeleri aynı oval çizgilerle imlenmiştir.
Standing Mother Goddess statuette - from Hacılar in ancient Anatolia, circa 6th c. BCE, late Neolitic Age - at the Anatolian Civilization Musem, Ankara
Ayakta duran Tanrıça yada Kadın figürü - Hacılar, M.Ö. 6 bin  

Hacılar Neolithic Mother Goddess of Female figurine- form Hacılar in Neolitik Anatolia
Hacılar Tanrıça yada Kadın figürleri

Hacılar’da şimdilik hiç erkek heykelcik bulunamamış; erkek çocuklar annesinin kucağında temsil edilmiştir. En dikkat çeken figür “Ayakta duran tanrıça yâda kadın” idolüdür. M.Ö. 6 binli yıllara ait eserde tanrıça, kolları iki yanda kalçalarına bitişik ve ayakta görülmektedir ve benzerlerine göre farklıdır. Aynı bölgedeki Kuruçay Höyük’de de benzer objeler bulmuştur. Kuruçay’da bulunan M.Ö. 5 binli yıllara ait kırmızı boyayla astar çekilmiş kil eserde tanrıça; elleri göğüsleri üzerinde ve göğüslerini işaret edercesine dururken; geniş kalçası ve şişkin karın bölgesi ile doğurganlık görümündedir.
Hacılar Neolithic Mother Goddess of Female figurine - from ancient Anatolia, Neolithic Age - Anatolian Civilization Museum, Ankara
Hacılar Tanrıça yada Kadın figürleri - Hacılar, Neolitik Anadolu
Kurçay Höyük Goddess or Female fugirine - from Burdur in Anatolia, circa 6000-5000 BCE, Neolithic period
Kuruçay Höyük Tanrıça yada Kadın figürü - Burdur, M. Ö. 5 bin, boyama kil

Çatalhöyük ve Hacılar kazılarında çıkarılan M.Ö. 8 bin ile 6 bin arası yıllara ait bulgular göstermektedir ki, Neolitik Anadolu’da -atipik bir habitat içinde- simgesel ve pratik düzlemde hem tanrıça kültü hem de ilkel, şamanik inanç iç içedir. Hala devam eden Höyük kazıları düşünüldüğünde tarihin o dönemine özgü ve kolektif deneyimler; daha sonraki tarihi katmanlarına çoğunlukla taşınamamıştır.
Çatalhöyük and Mother Goddess or Female figurines - Neolithic Age in Anatolia - at the Museum of Anatolian Civilizations, Ankara
Çatalhöyük ve Hacılar Tanrıça yada Kadın heykelcikleri - Neolitik Anadolu - Anadolu Medeniyetleri Müzesi, Ankara

Göbekli Tepe ve Tanrıça Tezinin Zayıflaması

M.Ö. 10 binli yıllara ait –şimdilik, bulunan en eski tapınak- olan Göbekli Tepe’de, belirgin ana tanrıça kültüne rastlanmadı. Göbekli Tepe ile tapınak çevresinde -yerleşik hayat bulgusu olmasa da- insanların düzenli olarak ritüel, hayvan kurban etme hatta Potlach benzeri komünal paylaşım eylemleri yaptıklarına dair verilere ulaşılmıştır. Görsel betimler, çoğunlukla animalist inanış ve eril figürlerden oluşmaktadır. Göbekli Tepe’nin bulunması ile “Neolitik dönem ve Ön Asya’da Ana Tanrıça inanışı geçerliydi” genellemesi zayıflamış oldu.
Göbekli Tepe - The oldest temple in the World - from Neolithic Age in Anatolia
Göbekli Tepe'deki T Anıtı 

Kibele: Anadolu’nun Bereket Tanrıçası

Anadolu’nun Neolitik dönem ve yazılı tarih öncesi tanrıça idolleri, M.Ö. 2 binli yıllardan itibaren arkeolojik katmanda ortadan kayboldu ve bu tarihlerde Hititler ortaya çıktı, yazı kullanılmaya başlandı. Hitler çok tanrılı, tanrıçalı dini benimsediler ve Hititler’e kadar isimsiz olan Ana Tanrıça, onlarla beraber “Kubaba” adını aldı. Hititler’den sonra Anadolu’nun en güçlü devletini kuran Frigler, tanrıçaya “Kibele” adını verdiler. 
Statue of Cybele and children - from Asia Minor, circa 7-6th c. BC - at the Antalya Museum, Turkey
Kibele ve çocukları heykeli - M.Ö. 7. yüzyıl, Antalya

Kibele, Bereket Tanrıçası ve Ana olarak kabul edilmişti. Frigler, şehirlerini koruyan tanrıçanın bereketini kutsamak için tapınak rahiplerini hadımlaştırmış, seçilmiş ve özel olarak beslenmiş erkekleri, -tıpkı Sümer’lerde olduğu gibi, Kibele’nin öfkesini dindirmek ve inayetine ulaşmak için kurban vermişlerdi. Kibele, daha sonra Ege-Akdeniz pagan dünyası üzerinde de etki gösterdi. Gordion’da bulunan bir Frig tapınak yazısında mealen şöyle yazmaktadır: “…Kybele hem hayat verir, hem de hayat alır.”

Göbekli Tepe: Dünyanın En Eski Tapınağı




Dünyanın şimdilik, bilinen en eski ve büyük kutsal alanıdır Göbekli Tepe. Son 20 yılın en önemli geçmiş tarih (arkeoloji) keşfi, günümüzden yaklaşık 12.000 yıl öncesine (M.Ö 9.600 – 7.300) aittir. Çanak Çömleksiz Neolitik Dönem’e ait tapınma alanı, 1983 yılında tarlasını süren bir çiftçinin bulduğu oymalı taş sayesinde fark edilir (Şanlıurfa’ya 18 km, Örencik köyü’ne 1,5 km uzakta) ve sonrasında bölgede yüzey araştırmaları yapılır; 1995 yılında başlayan ve hala devam eden kazı çalışmaları Alman Arkeoloji Enstitüsü tarafından yürütülür. Batı Dünyasının ve akademisinin; insanlığın tarım ile birlikte yerleşik hayata geçtiği, şehir ve medeniyetler kurduğu ve sonrasında ekonomi, sosyal yapı ve din alanında gelişme gösterdiği biçimindeki Mezopotamya (Bereketli Hilal) tezi, Göbekli Tepe’nin keşfi ile alt üst olmuştur. Özellikle Gordon Childe’ın Vaha Teorisi, sosyal örgütlenmenin tarım ve şehir hayatı ile başladığı düşüncesi, bu keşif ile önemini kaybeder; çünkü Göbekli Tepe’deki tapınak inşası için gerekli sosyal örgütlenme, son Buzul Çağı sonrası konar-göçer yaşama aittir. Yapılan Jeomanyetik ölçümler sonucunda; daire biçiminde düzenlenmiş ve çapları 8, 10, 15 ve 30 metre arasında değişen 20 adet tapınak tespit edilir. 2014 itibariyle bunlarından 6 tanesi ortaya çıkartılır, diğer 14’ü gün yüzüne çıkmayı beklemektedir.

Göbekli Tepe’nin keşfinden önce bilenen en eski tapınak yapıları; Mısır Piramitleri 7.500 yıl, İngiltere’deki Stonehenge 5.000 yıl, Malta Adası’ndaki tapınaklar 6.500 yıl, Mezopotamya’daki ilk şehir tapınakları 5.000 yıl öncesine aittir. Anadolu’daki Neolitik Dönem yaşam alanları; bugün Şanlıurfa ve Harran Ovası’nı çevreleyen tepelerde bulunan ören yerleri; Göbekli Tepe, Nevali Çori, Karahan Tepe, Sefer Tepe ve Balıklıgöl dür. Göbekli Tepe, Şanlıurfa’nın doğusunda ve Harran Ovası’na yakın, deniz seviyesinden 800 metre yükseklikte bir tepedir. Bölge, UNESCO dünya mirası listesindedir ve 1. derece arkeolojik sit alanı ilan edilmiştir. Genel bilgiler ışığında insanoğlu, Neolitik ile birlikte avcı-toplayıcı yaşamdan, örgütlenmeye dayalı yerleşik hayata ve tarıma yönelir; tahıl, özellikle buğday ekimi ve hayvanların evcilleştirilmesi ile şehir yaşamı ve tapınak fenomeni ortaya çıkar. Fakat Göbekli Tepe kazıları, yerleşik hayata geçiş, ekonomi ve inanç tarihi üzerine var olan bilgiyi çökertmiştir; çünkü bölgedeki tapınak mimarisi, yerleşik yaşam ile değil; dini inançların etkisiyle ortaya çıkar. Göbekli Tepe’de ilk önce inanç, sonra bir araya gelme ve örgütlenme vardır ve bu sebeple, ilerlemeci tarihi tezine karşı atipik vakadır. İnsanlar, belli zamanlarda bir araya gelip; Göbekli Tepe’de ibadet eder ve yaklaşık 1000 sene sonra, nedeni bilenmeyen bir şekilde, tapınakların üzeri tonlarca toprak ve çakmaktaşı ile kapatılır. 


Göbekli Tepe - Temple of Göbekli Tepe
Göbekli Tepe

2015 yılında ölen Kazı başkanı Klaus Schmidt Avcı-toplayıcı toplumlara ait eş zamanlı olarak kurulan birçok yerleşim birimi var. Göbekli Tepe, bu yerleşimlerde yaşayan insanlar için bir ibadet yeriydi. Bu tapınağı yapanlar, evren nedir, biz neden buradayız? Sorularını ilk kez kendine soranlardı. Önce tapınak vardı, şehir sonradan geldi. yorumunu yapar. Tapınakların, kimler tarafından inşa edildiği ve hangi amaçlarla kullanıldığı henüz kesin olarak bilinmemektedir. Animalist ve şamanist sembollerin izlerinden hareket ile mabet alanının, konar-göçer Asyatik-Kurgan kavimlerine ait olduğu tahmin edilir. Bir diğer olasılık, Güneş’ten sonra gökteki en parlak yıldız Sirius’a tapınmak ve gözlem için yapılmış olabileceğidir.


Göbekli Tepe Bulguları

Kazı alanında üç ayrı katman vardır; birinci katman, doldurma taş ve toprak; ikinci ve üçüncü katmalar, tapınak bulgularından oluşur. Kazı alanın tamamı, 90 dönüm dür. Göbekli Tepe’deki tapınak bulguları, T veya ters L biçimli anıtsal dikili taşlardan (Stel) oluşur. Alttaki en eski katmandaki dikili taşlar, M.Ö. 11.000; onun üstünde ikinci katmandaki taşlar, M.Ö. 9000’li yıllara aittir. Daire şeklinde dizilmiş dikili taşlarından ortasında T biçimindeki iki dikili taş karşılıklı olarak yer alır. Dikili taşların çevresi, bazılarında iç içe geçmiş iki duvar ile örülüdür ve aralarında koridor bulunur. Boyları 3 ile 6 metre arasında değişen karşılıklı T sütunların üzerindeki el ve kol formlarından dolayı, insanları simgelediği düşünülür. Fakat, herhangi bir cinsiyet betisi yoktur. D Çemberi'ndeki iki dikili taşta insan sembolizasyonun daha açık ifadesi olarak, kolların altında kemer benzeri işlemeli kabartmalar vardır. Dikilitaşların gövdesinin ön yüzlerinde çoklukla görülen iki band halinde uzanan kabartma stilizasyonların anlamı ve amacı, bugün için bilinmezdir. Bazı kabartmalarda, anımsatır biçimde insan başı görülür. Animalist yaşamı yansıtan hayvan çeşitliliği figürlerde çok daha fazladır; kurt, boğa, akrep, aslan, yaban domuzu, tilki, turna, ördek, akbaba, sırtlan, ceylan, yabani eşek, yılan, örümcek ve kedigiller bunlardan bazılarıdır. Tilki ve yılan en çok kullanılan figürlerdir. Bulgular içinde en dikkat çekeni, T sütun üzerinde aşağı doğru inen incelikle işlenmiş aslan kabarmasıdır.


Plan of Göbekli Tepe
Çemberimsi Göbekli Tepe Planı

T taşların üzerindeki insan, hayvan, bitki ve soyut figürler; yontu sanatının ve insanın imaj dünyasının  en eski betilerindendir. T sütunların ağırlığı, 40 ile 60 ton arasındadır ve dönemin ilkel alet ve bilgi birimi ile dikilitaşların, tapınım alanına nasıl taşındığı hala gizemini korumaktadır. Organik kalıntılar üzerinden yapılan radyokarbon ölçümü ile tapınak alanında, kolajen içeren bitki kalıntılarına ulaşılır. Dairesel yapılar, M.Ö. 8000’lerde nedeni belirsiz biçimde terk edilir ama terk edilirken; çeşitli taşlar, aletler ve hayvan kemikleri ile toprak doldurularak kapatılır. 2014 yılı itibariyle kazı bölgesinde ve çevresinde, aynı döneme ait hiçbir yerleşim yerine rastlanmaz. Göbekli Tepe’nin belli dönemlerde bir araya gelen topluluklar için hem şölen, hem de tıpkı Kudüs, Mekke gibi tarih öncesi Hac bölgesi olduğu düşünülür.

T Columns in Göbekli Tepe
T Taşlar, Göbekli Tepe

T Taşlar ve Çember

Çemberimsi yapılar, Buzul Çağı sonrasında yaklaşık M.Ö. 12.000’lerden itibaren ortaya çıkmış genel bir formdur; bu formun benzer örnekleri Çayönü, Hasan Keyf Höyük’de bulunur. Tarih öncesi Anadolu’da, dikili T taşlar ilk kez 1980’lerde Nevali Çori’de görülür. Nevali Çori’de bulunan küçük taş heykellerdeki bazı motifler, Göbekli Tepe’deki T taşlardaki kabartma desenler ile benzerlik gösterir. Göbeklik Tepe’deki çember anıtsal bulgular, keşif sırasına göre A-B-C-D-E-F-G-H ile tanımlanır; bulgular içinde en büyük çember, D Çemberi dir. Çemberlerin çapları 10 ile 20 metre arasında değişir ve merkezinde birbirine paralel duran iki büyük dikili T taş bulunur. Çemberin çevre duvarları da, yine T biçimli küçük dikili taşlarla çevrilidir. 2. ve 3 katmandan 2015 yılı itibariyle, 100'den fazla T taş çıkartılır. 2. ve 3. Katmandaki T taşların biçimi ve büyüklükleri birbirinden farklıdır. Arkaik olan 3. Katmandaki taşlar daha anıtsal ve büyük, daha yakın tarihli 2. Katmandaki dikitler ise dikdörtgen yapıda ve küçüktür. 3. Katmanda, yapılan kazılar sonucu 8 adet anıtsal çember keşfedilir ve çemberlerin içindeki T taşların yüksekliği 3.5-5 metre arasındadır. 2. Katmandaki T taşlar, ortalama 1,5 metre boyundadır. 2. Katmandaki mekânların içinde bazılarında merkeze konulmuş karşılıklı iki T taş varken, bir kısmında karşılıklı T taş bulunmaz. 

Tapım alanında Yenitaş Devri'ni yansıtan ve Nevali Çori’de keşfedilenlere benzer az sayıda boncuk ve düğme bulgulanır. Son kazılarda, T taşlardan farklı olarak, sırık parçası biçiminde 190 cm boyunda, 30 cm çapında totem bulunur. Dikili taşların ham maddesi, bölgenin 2 km uzağındaki taş ocaklarından getirilmiştir. Ton ağırlığındaki taş blogların, o zaman ki yaşam pratiği ile nasıl mabet alanına taşındığı, henüz belirsizdir. Dikili taşların çoğunda, yarı kabartma yontu (rölyef) figürler bulunur; bunların yanında geometrik çizgiler, sembolik ifadeler taşıyan hilal ve halka çizimleri, yüksek ihtimal, bölgeye gelen kavimlerin boylarını temsil eden simgelerdir. Buluntular içinde antropomorfik özellikte iki insan figürü keşfedilir; birisi başsız bir erkek, diğer ise uzun boylu ayakta duran insan betisidir. (insan figürlerinden biri, müzeden çalınır!Taş Devri insanın sanat ve ifade gücünü yansıtan bu betiler için K. Schmidt: “insanımsı varlıkların taştan heykelleri olduğu ve sembolik olsa dahi bilinçli bir seçim taşıdığı” yorumunu yapar.

Animal totem in Göbekli Tepe
Hayvan Totemleri, Göbekli Tepe



İçki, Buğday ve Totem

En eski yabani buğday, Göbekli Tepe yakınlarında, 1997'de ortaya çıkar. 2013 yılına kadar sahada, tekneye benzer büyük 7 adet yekpare kap bulunur. Kireçtaşından oyulmuş, yiyecek ihtiyacında kullanıldığı belirlenen kaplar, anlaşılan o ki, bölge de yerleşik yaşam olmasa dahi, belli dönemlerde bir araya gelen insanların beslenme ve şölen ihtiyacını karşılamıştır. Göbekli Tepe’deki kireçtaşı tekne kapların kimyasal analizleri yapılır ve oksalik asit tuzu kalıntıları tespit edilir. Bu asit tuz, tahılların suda bekletilmesi ve mayalanma ile oluşmaktadır. Mayalanma ve suda bekletilen tahıl, bulamaç besinleri Bira benzeri içki tüketimini işaret eder. Tapınmalarda sarhoşluk, vech hali için sıvı tüketilmesi yüksek ihtimaldir.

Tapınak kazılarında, C ve D çemberlerinde kömürleşmiş bitki kalıntılarına rastlanır. Bulunan kırmızı buğday, arpa ve çavdar gibi tahılların hepsi de yabani dir. Kazı bölgesinde ortaya çıkan kemiklerinin hepsi yabani hayvanlara aittir ve kemiklerin sayısı 100 bine yakındır; bu sayı, animalist hayvan kurbanı pratiğinin yanı sıra, belli dönemlerde insanların burada yaşadıklarını ve beslendiklerini gösterir. Hayvan kurban ritüeli, animalist inancın yansıması olarak kabilelerin hayvan kurbanı ile kendilerini korumaya çalıştıklarını veya kısa süreli de olsa diğer kabileler ile uzlaştıklarını akla getirmektedir. Tapınak katmanlarında hiç bir insan iskeletine rastlanmamıştır. Terk edilme sürecinden sonra yapılan dolgu yığın (Tümülüs) içindeki insan kemiklerinin ise, yamyamlık değil; sonraki tarihlere ait mezarlık alanı kalıntıları olduğu aşikârdır.


Göbekli Tepe, Turkey
Göbekli Tepe

Şimdiye kadar yapılan kazı bulgularında tek bir dişi figüre rastlanır; figür, dikili taşlar arasında yer alan yassı bir taş üzerine kazıma çizgilerden oluşur. Neolitik dönem ve öncesi Ana Tanrıça kültü ve kurban ritüellerine benzer hiç bir iz yoktur Göbekli Tepe'de. “Ana Tanrıça inancı, evrensel ve arketiptir” biçiminde ifade edilen Gnostik-Semitik kökenli teolojik tez, Göbekli Tepe ile birlikte çürütülmüştür. Göbek Tepe’deki semboller, Mısır-Babil inancının öncüllerini değil, Şamanik liderler önderliğinde örgütlenmiş Kuzey Asya inancını ve kavimlerini yansıtır. Bulguların ve sembollerin ışığında bir Mutlak Varlık inancı var ise, bunun Eril Tanrı (belki de Tengri) olduğu görülmektedir.

Yakın dönem arkeoloji çalışmaları, kültürün başlangıcının Mezopotamya’da değil; Anadolu'da olduğuna işaret etmektedir. Göbekli Tepe göstermiştir ki, Yenitaş Devri avcı-toplayıcı kültür, organizasyon yapısına, kısmi teknik bilgiye ve imaginasyon yetisine sahiptir. Şimdilik, bilgilerimiz, 20 yıldır süren kazı çalışmalarına dayanmaktadır ve diğer katmanlarda ortaya çıkacak yeni bulgular; bu yazı içindeki bilgi, analiz ve yorumların yeniden gözden geçilmesini gerektirecektir.