İnilti: Akıl Hastalarının Yazdıkları Şiirler


İnilti: Akıl Hastalarının Yazdıkları Şiirler

Bakırköy Akıl ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’nde personel yetiştirme amacıyla görevlendirilmiştim. Ödevimin dışında hastalara daha çok yaklaşma fırsatını bulup, aralarında hislerini yazı ile de dile getiren kabiliyetlerin bulunduğunu sezdim.
                                                                                                                 Derleyen: Bedia Tuncer, 1964


İlham
Ey ilham-ı şerif nerdesin?
Niçin istifsar-ı hatır etmezsin?
Gel de gir benim kafama!
Yardımcı ol yazmama

Birkaç satır yazmak istiyorum,
Bu yazıya ŞİİR diyorum
Bakalım okuyucular ne der?
Bu kadarlık kiyafet eder…
A… D…

Tanrım
Tanrım bana sabır ver
Tahammülüm yok artık
Gözüme bir perde ger
Tahammülüm yok artık

Bu deliler âlemi
Büktü benim belimi
Bu bitmeyen elemi
Tanrım doldur çilemi
G…  K…

Günlerim
Günlerim taburcu olmamı beklemekle geçiyor
Gençliğim delilere hoş görünmekle bitiyor
Güngüne her gün daha çok eriyorum
Güldüğümü rüyamda pek az görüyorum
Ü…  S…

Bekarlık
Sensiz bir bekâr odası
Sanki herşey geride kaldı
Ne bir günün var tadı
Ne sevgilinin bir adı

İnanamam aşka
Kadınların kalbi katı
Ne doğacak bir bebek
Ne de onun sevimli adı

Bu hayatın sonu var
Diyebilmek bir intizar
Deseler sana ümit var
İstemem, gençliğimi zaman aldı
R…  T… B…

Filozof Et
Doğdum büyüdüm okuma, başıma oldu dert;
Askerlik çağı, vazife hitam, emir, terhis et…
Dünya evi varmış, anladım oda dert!
Anlıma çizilmiş tımarhane elim akıbet cür’et

Sonu ne olur bilmem ne bir adalet?
Uyan kabrinden en ünlü filozof Sokrat,
Yolunu öğret beni de filozof et…
Yada Allahım yeter azat et!...
N…  İ…  K…


Unutamamak
Unutmak istiyordum seni
Fakat bir türlü gelmiyordu
Elimden
Fakat şimdi unuttum
İşte seni
Niye dün gece
Rüyama girip de
Hatırlattın kendini
G…  Ö…

Muhtar Dursun
“Dursun” demişler durmuş
Dururken muhtar olmuş
Okuyup yazması yok amma
Mühürü kuvvetli
Oğlu oldu geçenlerde, o da;
“Yaşar” dedi adına
Yaşadı…
Dursun yaşasın
Oğlu da Dursun da dursun
Neme lazım  
İsterlerse kazık kaksın 
N…  C…. 


Aşkımı Düşürmüşüm

Şarkı söyledim hece hece
Fazla içtimde dün gece
Caka yaparken sokaklara
Aşkımı düşürmüşüm.

Sabahleyin adım adım
Yolları hep aradım
Kahrolası çöpçüler
Aşkımı süpürmüşler.

Fakat ne zararı var
Bir kopyası o kızda var.
Hakkımı da ararım yine
Gider belediye reisine
Derim senin işgüzar çöpçüler
Aşkımı süpürmüşler.
N…  C…

Karanlık Geceler
Gözlerimde hicran başucumda mum
Canevimde bir dost gibi karanlık,
Asabım perişan ve ruhum mağmum
Yolcuyum bir meçhul diyara artık.

Arkamda kesildi her ses ve nefes
Talihim cismime dedirtmede pes…
Dertliyim, derdimi anlamaz herkes
Sırrını söylemez her ruha, ruhum.
R… G… Ö…


Hasta
Dışarıda herkes içerken!...
Çay, süt!...
Ve yerken
Muhallebi, tavukgöğsü, pasta!...
Burada adın HASTA!...
Çorba TASTA!...

Bence hastaların çoğu USTA!...
Aşağı HASTA!... Yukarı HASTA!...
Tımarhane bahçesi doldu HASTA!...
Gel HASTA!... Git HASTA!...
Taburcu ol, hastaneyi ASTA!...
Türkçede en sevmediğim kelime HASTA!...
R…  G…  Ö… 


Rüzgâr
Üstünlük için çırpınıyor Rüzgâr…
Köpürüp patlıyor dalgalar…
“Suyun şamar sesidir” diyor
Sahildeki yıpranmış kayalar.
Direklerdeki gacırtılar
Sanki konuşuyor palangalar.

Güverte altında köpürterek,
Çamaşır yıkıyor hırçın kadınlar.
“İçindeyiz acı bizlere” diyor
Bütün çeşitli balıklar.
Ama hep bunlardan
Gururlanıyor “Sebebiyim”
Diyerek Rüzgâr.
R…  T…  B…

Güldür Allahım
Artık sen ağlatma güldür Allahım
Derdimi dertsize bildir Allahım
Buraya düşmüşü güldür Allahım
Ben yaralı bir kuşum,
Bana çok çektirme öldür Allahım
Ş…  A…


Öldüren Aşk
Duyduğuma göre şairlik,
Sevmekle aşk ile olurmuş;
Binde bir seveyim dedim,
Kız ekâbirdenmiş.

Hayır, aşka değil de ben,
Şairliğe özenmiştim;
Bütün benliğimi hislerimi de
Şairliğe vermiştim.

Ne yalan söyliyeyim, doğruca,
Aşk şairlikten daha baskınca;
Edebi aşk bir yandan,
Bir yandan da aşk başlayınca.

Ne kafa kaldı bende ne his,
Her halde aşka mağlup oldu nefis;
Sevgimi dahi tarif edemedim ona,
Benim lisanımdan anlamıyor kız.

Dedim ya ekâbirdenmiş bayan,
Çok da hoş, selamlar her tanıyan;
Şairlik de öldü kalp de perişan,
Gel sen ol da bu derde dayan.
M...  T…  Ö…

Kaybolan Sahiller
Granit kayalarla çevrilen,
Yakamozlarla ışıklanan,
Renk, renk ışıklarla dolan
Hasretindeyim kaybolan sahillerimin.

Yağarak yamaçlara iplik, iplik
Akacağım daima kolsuz bir nehir gibi iklimlere.
Denizin bütün uğultusu şeytan minarelerinde,
Damlalarında ise kimsesizlik,
Hülyamın çizilen sahillerine ve tertemiz derinlere.
B…  Ç…

Veda
Bırakalım sevgilim
Bilmediğimiz bu işi
Sevmek ve sevilmek
Ne demek?
Heyhat!..
Filmlerde seyrederiz aşkı

Sersem desem sevinir
Direnirsin seversem
Gül gönderdim kızmışsın
Ne turşuluk kız mışsın
N… C…


Haberin Olsun
Sevgilim adı Ayseldir.
Odur bana gönül veren
Şimdi ettin beni verem
Gözlerin kızarmış
Neden ağladın?
Yoksa bir başkasına mı
Gönül bağladın?

Ben yamaçtan gideyim
Yol senin olsun
Ben zehir içeyim
Su senin olsun.

Bir sevgili bulmuşsun
Hayırlı olsun
Bir tane de ben buldum
Haberin olsun.
N…  A…

Kaderim
İnanma yalandır yalan gülerim
Sen dudaklarımda bir iki hece
Ben kadere çoktan beri küserim
Yağmur olur ince ince her gece
Yastığıma damla damla düşerim.

Gündüzleri gece gibi günlerim
Sen yoksun yıl olur saatler bir bir
Aldırma bunlarda geçecek derim
Ben sevdanı yıllar yılı çekerim.

Her izden yürüdüm çamura battım
Gördüm dost yüzlerin buruştuğunu
Ben hakikatlerin tadını tattım
Bilirim kimlerin unuttuğunu
Senden de ağzımın payını aldım.

Islak gözlerimle anlattığımı
Bu vadeden hayat hiç dinlemedi
Ve o gün anladım aldandığımı
Ümitler içimi kemirdi yedi

Rakıyla unuttum yalnızlığımı
Ben başımı garip garip eğerim
Kaderimi okur okur gizlice
Kuytularda deli deli gülerim.

Yağmur olur ince ince her gece
Yastığıma damla damla düşerim.
Ş…  K…


Kasavet
Uzun yıllardan beri bir kabrin içindeyim.
Bu yerde hep malihülyaya dalmaktayım.
Gözlerim iki çeşme hep ağlıyorum.
İşte kabrimin içine gözyaşımın suyu ile örümcekler doldu.

Elim bir kırık kalem,
Kefenimin parçasından bir kâğıt
İşte şuracıkta günlerimi dolduruyorum.
A…  D…



Hayal
Günlerce ipini çektiğim –Hayal- işte
Şimdi yavaş yavaş beliriyor…
Ufuklardan, ufukların ta ötesinden
Beyaz bir nur olarak, geliyor.

Geliyor ve semadan
Bir çift kanatlı
Melek gibi
Anlıma düşüyor…

Muhayyileme
Mavi ormanların
Perileri üşüşüyor…
Sabah oluyor, sabah oluyor
O peri,
Avuçlarımın arasından
Bir hayalet gibi
Açık penceremden uçuyor…
S…  U…

Pişirilmiş Toprak Figürinleri, Kil Heykelcikler



Terracotta, Latince terra (toprak) ve cotta (pişirilmiş) kelimelerinde türeyerek, pişirilmiş toprak anlamına gelir. Terakota ham maddesi, kil bazlı kahverengi-kızıl renkli topraktır. İnsanoğlunun ateşi keşfetmesi ile ilkel silah, araç-gereç üretme işçiliği başlar. Şimdilik, kilden yapılmış en arkaik insan üretimi betim, Fransa’nın Audoubert Mağarası’nda keşfedilir. Yaklaşık 12 bin öncesine ait bulguda, ham kil toprağa şekil ve kabartı verilerek iki bizon betimlenir. Neolitik Dönem ile birlikte ihtiyaçlar doğrultusunda, özellikle Akdeniz havzasında, kilden kap-çanak ve seramik üretimi gelişir ve çömlekçilik ortaya çıkar. Sonrasında pişirilmiş topraktan estetik amaçlı idol ve figurinlerin üretilmeye başlanmasıyla sanat gelişir ve heykeltıraşlık mesleği doğar.

Two Bison, made of Clay - reliefs in found cave of Audoubert, in France, ca. 12-10,000 BC
Ham Kilden yapılmış Kabartma Bizon betimleri, M.Ö. 12 bin yıl, Audoubert Mağarası 

Toprak Pişirme Tekniği 


Kırmızımsı kahverengi renkli kil, alüminyum silikat içeren toprak türüdür; su ile karıştırıldığında hamur özelliği kazanıp, şekillenmeye uygun hale gelir. Hamurlaşan toprak, 900 derece yüksek ısı ile fırında pişirilir; kırılgan ama kolay bozulmayan sert maddeye (kiremit, tuğla) dönüşür. Pişirilmiş toprak için döküm, yarı döküm, baskı olmak üzere üç farklı teknik kullanılır. Hamur toprağın fırın içerisindeki yeri ve pişirilme süresi, rengini ve dayanıklılık derecesini belirler. Pişirilme sonrası beyaz, kırmızı ve siyah astar ile sıvanır. Astar ile cilalanan yüzey, çivit (renkli toprak tozları) ile yağların karışımından elde edilen pigmentlerle boyanır. Kızıl renkli ve astarlı yüzey ile kontrast ve canlılık oluşturmak için beyaz, siyah, kırmızı, sarı, mavi, yeşil renkler kullanılır. 

Prehistoric Terracotta Figurine - Woman or Goddess, dated 4500 BC
                                   Milattan Önce 4500'lerden Kil Figurin - Kadın yada Tanrıça İdolü

Clay Figurine from Prehistoric Age
Kil Figurinler, Milattan Önce

Anadolu ve Mezapotamya’da Figürinler

Neolitik Çağ (M.Ö. 8.000 ile 5.000) ile tarıma ve ev tipi barınmaya geçen insan, Çömleksiz Neolitik dönemden sonra dünyanın her bölgesinde toprağa elle biçim verip, ateşte pişirmek için fırınlar yapar. Çanak-çömlek ile seramik, ziraat ve yerleşik hayatın temeli olur. Kap-kacak; saklama, taşıma ve ticari takas için elzemdir artık. Kilden seramik, yaklaşık 8 bin yıldır insan tarafından üretilir. Balçık pişirme becerisi, bilgi-birikim ve zanaatkârlık ile gelişir; farklı amaçlar adına nesneler üretilir. Gündelik ihtiyaç yanında, insanlık, iman ve ezel düşüncesi ile zaman ve farklı mekânlar içinde pagan imgelerinin temsili için de kil kullanır. Terakota, pagan mabetlerde kullanılır; mitleri yansıtan heykelcikler, tapınak kabartmaları ve kazımaları ve tapınak nişleri yapılır; bunlar mabet duvarlarına konur.

Neolitik dönem Anadolu’da, Çatalhöyük ve Hacılar bölgesine ait pişirimli toprak hayvan, erkek, kadın figürinleri ve yüksek kabartmalar (M.Ö. 6 bin) günümüze ulaşır. Anadolu Neolitik dönem yerleşkelerinde, çoğu evlerde ele geçirilmiş heykelcikler, bir ev kültünün varlığını işaret eder gibidir. Arkaik dönem figürinlerin birçoğu, zengin sınıf ve askerlerin siparişlerinden ayrı olarak, amatör istek ve kişisel dürtülerle üretilmiş Halk Sanatı izleridir. Günümüze ulaşanlar, tanrıça yâda kadın temsilleri, vahşi yâda evcil hayvan betileri, çok sayıda amorf objelerdir. Neolitik dönemden milattan sonraya onlarca asır içinde, çoğunluğu Anadolu, Mezopotamya, Mısır ve Hindu coğrafyasına ait verilerde, asıl dikkat çeken animalist inancının yansımasıdır. Bugün, bizlere genelleme ve indirgeme yapmaya fırsat vermeyecek atipik buluntular, tanım-yorum dışı betiler çoktur.

Baked clay figurine form Anatolia, Neolithic Age
Anadolu'da Figürinler - Neolitik Dönem

Clay Figurine from Egypt, Mesopotamia, Indus area
Atipik Figürinler - Mısır, Mezapotamya, Indus bölgesinden

Halk Sanatı Figürinler

Çokça kullanılan diğer madde alçı, kil kadar doğa koşullarına dayanıklı olmadığı için yapılan yontuların çok azı günümüze ulaşır. Hellenistik ve Roma dönemini kapsayan yaklaşık 700 yıllık periyot içinde heykelcik üretimi, Attika Yarımadası ve Ön Asya İyon Bölgesi’nde çok gelişir. Boeotia (Tanagra), Myrina (İzmir), Tarsus ve Aleksandria (İskenderiye) şehirleri, halk sanatı heykelciliğin önemli merkezlerdir.
Folk Art Terracotta Figurines - from Tangra and Mysria in acient Anatolia
Halk Sanatı Figurinler -  Myrina (İzmir) ve Tangara'dan

Çömlek ve heykel zanaatçısı hatta halk yığınları, tapınak-saray-kışla çevresinde yer almadan, ucuz ve basit koşullarda inancına ve beğenisine uygun toprağa şekil verir arkaik dünyada. Çoğunlukla amatör, bazen yetersiz, kimileri de yarım kalır ama kil figurinler, heykelcikler halk sanatıdır. Bazıları güdüktür ama canlı anlatımlar, duygusal izler taşır. Anadolu ve Mezopotamya’da figurinler, tapınaklara adak heykelciği olarak sunulurken; evlerde tapınma putu (idol) olarak saklanır. Sadece pagan inanç değil; gündelik faaliyetler, sarhoşlukeğlence, oyun, seks, tarlada ve bahçede çalışma; hatta doğum ve ölüm döngüsü varlık bulur pişirilmiş topraklarda.

Baked Clay Votive statues and statuettes - found Temple of Ayia Irini at Cyprus, circa 700-550 BC
Adak Heykeli ve Heykelcikleri - Kıbrıs'ta bir tapınakta buldu, M.Ö. 650'li yıllara ait