Rüya Metni: Kamera Gözlü Adam



Beton dökülmüş, betonlaşmış bir sahil kenarındayım, yüzüm denize dönük… Sağ yanımda bir kısmı görünen denize sıfır yazlık evler, yosun kayalıklar var. Beton zemin üzerinde bir tuhaf beklemekteyim, önümde sinema kamerası görüyorum. Yerdeki kamerayı elimle sağa sola çekiştiriyorum. Sanırım, kamera 35 mm analog çekim yapan profesyonel kameralardan, yanında tripodu dahi var.

Tam o anda düşünüyorum: “Unutamadığım film karesi nedir?” Kendime soruyorum ama aklıma hiç bir şey gelmiyor, gün ışığı yaz günü olduğunu belli ediyor, gözlerim kamaşıyor. Unutamadığım film karesi aklıma gelmeyince, kameraya bakarken heyecanım azalıyor, kendi kendime sanırım unutamadığım film karesi olmadı ama hep olmasını istedim, diye hayıflanıyorum.

Yürümeye çalışıyorum, beton zemine yayılmış sarmaşıklar ayaklarıma dolanıyor, önümde tümsek beliriyor, kamerayı taşımamı engelliyor. Tümseğin hemen yanında kalın bir su borusu görüyorum, denize açılıyor sanki ama bana engel oluyor. Sağımda solumda beliren garip nesnelerin içinde bir an “Ben neredeyim?” diyorum. Görüş alanımın dışında çok güzel bir yaz günü ve sanırım Ege sahillerinin birindeyim ama kendi bulunduğum yeri ne tam görebiliyor ne de anlayabiliyorum.

Kamerayı elime alıp vizoründen bakıyorum, çok ilginç etrafımı kendi görüş açım ile göremez iken, vizorden baktığımda denizi, yazlık evleri ve ufku dahi görebiliyorum. Biraz daha kamera ile bakmaya başlınca vizördeki mizansen ile hareket edebildiğimi görüyorum, anlıyorum. Yürüyorum ve birden neşeleniyorum kadraj ile hareket etmek güzel bir keyif oluyor. Yavaş yavaş bulunduğum mekânı tanıyorum, ne olduğunu tam bilmediğim bir çekime hazırlanıyorum.
Kasım 2013

Efes Artemis Tapınağı (Artemision)


Arkaik Artemision


Efes (Ephesos) antik şehrine (Selçuk, İzmir) ait erken buluntular, M.Ö. 1500’den itibaren bölgede yerleşim olduğunu gösterir. Efes’teki kült merkezinin A, B, C olmak üzere üç evresi vardır. A evresindeki ilk yapı sunaktır; Tanrıça Kybele adına M.Ö. 8. yüzyılda yapılır. Sunak (Altar) daha sonra mabede dönüşür, sütunları ahşap, duvarları kireç taşındandır; asırlar boyunca yıkım ve yeniden inşa görür. Konar-göçer kavimlerin işgalleri sonrası bölgedeki yerleşim harap olur; sonrasında hâkimiyeti ele geçiren Lydialılar şehri, M.Ö. 6. yüzyılda kült merkezi çevresine taşır. (Efes Antik Şehri hakkında bir başka yazı)

Temple of Efes Artemis reconstruction, circa 350-300 BC
Efes Artemis Tapınağı rekonstrüksiyonunu

M.Ö. 570-550’li yıllarda arkaik Artemis Tapınağı’nın (Artemision) yapımına başlanır, bu tapınağın B evresidir. Maalesef, Artemision’un geçmişi hakkında yazılı tek kaynak, Plinius’un “Doğa Tarihi” (Naturalis Historia) adlı kitabıdır; Helen ve Roma dönemine ait bir çok kitabı içeren eser, ilk ansiklopedidir aynı zamanda. Ege havzasını gezen ve İyonlulara güzelleme yapan birisinin kaleminden çıkacak gerçeklik, tabi ki şaibelidir. Yerleşim özelliğinden dolayı, Kybele kutsalının batı tarafındaki bataklık alan üzerine oturtulur tapınak; Samoslu ve Giritli üç mimar görev alır. Arkaik Artemision 55x115 metredir, 127 sütunludur; Dipteros planı uygulanır, tapınak iki sütün sırasıyla çevrilir; böylece geniş görünüm kazanır. Lidya Kralı Kroisos (Krezüs), tapınağa 36 tane kabartmalı sütun (columnae caelatae) hediye eder. Arkaik mabedin çatısının ahşap olduğu düşünülür; Cella uzundur, Pronaos derindir; sütunlar U biçiminde cellayı çevreler. Kabartmalı sütunlardan biri günümüze kalır, üzerinde “Kral Kroisos sunmuştur” yazılıdır; sütün Lidya kralının katkısını doğrular gibidir. M.Ö. 356'da Herostratos adında bir deli, tarihe geçmek için tapınağın ahşap bölümünü ateşe verir.
Golden altar and Coins from ancient Efes Artemision, Roman period
Artemision'dan altın sunak ve madeni paralar
Ruins of the Temple of Artemis, from ancient Ephesos in Anatolia - at the British Museum
Efes Artemis Tapınağı kalıntıları, British Museum

Efes Artemis Tapınağı


Arkaik dönem Efes Halkı, Attika dünyasında Amazonlar olarak bilinen, yüksek olasılıkla Asyatik, İskit kökenli kavimler idi. Şehir halkı, tapınağı aynı planla ve daha görkemli biçimde M.Ö. 334-250 yılları arasında uzunca bir sürede yeniden inşa eder; şehre gelen kral İskender, kült yerinde sunak verir ve adının verilmesi şartı ile restorasyona yardım etmek ister; fakat Tanrıçalarına bağlı Efesliler, kendi olanaklarıyla inşayı sürdürmeye karar verirler. Helenistik dönem Efes Artemis Tapınağı, Ön Asya’nın en büyük tapınağıdır ve tamamen mermerden inşa edilmiş ilk tapınaktır. C evresindeki tapınak, 55x115 metre ölçüsünde ve 18 metre yüksekliğindedir. Tapınak 127 sütunludur; zeminin bataklık olmasından dolayı, 13 basamaklı podyum üzerine kurulur; Batı yönünden merdivenli girişi, opisthodomos bölümü, Semerdam çatısı vardır. 40 ile 48 arası yivi olan sütunlar, daha dolgun ve basıktır; eski tapınaktaki kabartmalı sütunlar buraya taşınır. İçinin ve çevresinin yarışmalarla seçilmiş heykellerle, tablolarla, altın ve gümüşle bezenmiş kolonlarla dolu olduğunu yazar Plinius. Artemis kültü, Cella bölümünde yer alır; altın ve mücevher adakların saklandığı hazine odası vardır.

Şehre ait sikkeler, Plinius’un yazdıkları ve kazı verilerinin senteziyle tapınağın rekonstrüksiyonunu çizilmiştir. 19. yüzyıl sonu önemli kazı bulguları yurtdışına kaçırılır; birçoğu British Museum’dadır. Sonraki dönem kazı buluntuları,  İzmir ve İstanbul Arkeoloji Müzesi’ndedir. Artemision’un sunak alanı, at nalı biçimindedir; kabartma ve yontularla süslüdür; bugün Viyana Müzesi’nde bulunan Amazon Kabartmaları (Parthian Monument), sunağa aittir. Kazılarda, insanların sunu olarak tapınağa bıraktığı altın ve fildişi yontu, bilezik ve küpeler bulunur; bazıları İran ve Hindistan’dan gelmiştir, Artemision antik dünyanın Hac bölgesidir paganlar için. Efes halkı için tanrıça Artemis (Roma’da Diana adını alır), Attika dünyasındaki Apollon’un kardeşi Bakire Avcı’dan farklıdır; kökeni Doğu pagan dünyasıdır, tıpkı Dionysos gibi. Dünyanın yedi harikasını yazan Attikalı Antipader şöyle der tapınak için: “Artemis'in bulutlar üzerine kurulmuş evini gördüğümde, diğer tüm harikalar parlaklıklarını kaybetti ve dedim ki "İşte! Olimpus'un dışında, Güneş, hiç bu kadar büyük bir şeye bakmadı.” Tabi,  Efes’in kozmik gücünü, Olimpus tanrılarına katmaya çalışan aklın yorumudur bu.

Frieze of Partihan Mountament found Altar of Artemis in Ephesus, Roman period - at the Vien Museum
Artemis Sunağı'nda Amazon Kabartmaları (Partihan Mountament)

Efes’in Artemis’i (Efesya), Frigler’de Kybele adıyla anılan Anadolu’nun Bereket ve Toprak Tanrıçası kültünün izidir, devamıdır. (Anadolu’da Ana Tanrıça Kültü üzerine bir başka yazı) Yaşamı, bereketi ve hatta ölümü muştular Efes'in Hanımı. Nisan ve Mayıs aylarında yeniden doğan ve doğaya bereket veren tanrıça adına “Artemision Şenlikleri” yapılır Efes’te. Ege havzasındaki diğer insanlar da katılır şenliklere; Roma dönemine kadar coşkuyla devam eder Tanrıça’ya şükran kutlamaları. Sonrasında, Roma yönetiminin eko-politik etkisi ve Hıristiyanlığı yaymaya çalışması; Hz. İsa’nın havarisi Yuhanna’nın Efes’te yaşaması ve Yuhanna İncili’ni burada yazması; rivayete göre Kudüs’ten kaçan Meryem Ana’nın son yıllarını bölgede bir dağ evinde inzivada geçirmesi, M.S. 1. yüzyılda Aziz Paul’un Efes’e gelerek İncil’in müjdesini tebliğ etmesi ve benzeri sebeplerle pagan inançtan Hıristiyanlığa evrilir kutsal alan Artemision. Efes halkı, Efes’in Hanımı Artemis’e o kadar bağlıdır ki; pagan inançları, Roma yönetimi tarafından yasaklığında ona gizlice ibadet eder, yeraltına çekilirler. Efesliler, Artemis’in birçok özelliğini; kurtarıcı, lütufkâr, ışık saçan beyaz yüzünü Meryem Ana’ya aktarırlar.
Artemis Ephesia statue, found ancient city of Ephesus in Turkey - at the İzmir Museum

Güzel Artemis Heykeli


1956 yılındaki Efes kazılarında (Prytaneion önünde) Artemis’in iki önemli yontusu, Güzel Artemis ve Büyük Artemis heykeli, bulunur. Güzel Artemis heykeli, M.Ö. 1. Yüzyıl Roma dönemine aittir; Doğu’nun izleri taşır; iki heykel de bugün Selçuk Müzesi’ndedir tüm ihtişamıyla. Büyük Artemis’in başı üzerinde 3 katlı kule tapınak vardır, bu Artemis’in Ephesus şehrinin koruyucusu olduğunu imler. Tanrıçanın ensesi, dolunay görünümlü diskle çevrilidir; Artemis, bozulmamış aydır; alnındaki hilal, ay tanrıçası olduğunu gösterir. Güzel Artemis’in (Artemis Ephesia) boyunun iki yanında beşer tane kartal başlı aslan (grifon) vardır. Tanrıçanın gerdanlığı; burçları, hâkimi olduğu güneş-ay-gezegenler döngüsü kozmolojiyi yansıtır. Gerdanlığın altında sıra halinde, 40 civarı memesi görülür. Artemis’in çok memeliliğine, Polymastos denir; memeler, onun bereketini, ihsanını imler. Kat kat eteği, dörtgen plakalara ayrılır, her dörtgenin içinde boğa, aslan, keçi, sfenks, grifon ve arı vardır. Hayvanlar, Artemis’in doğa ve kozmik enerji üzerindeki egemenliğini yansıtır ve Anadolu bereket kültüne özgüdür. Kaynaklar, Artemision kültünün doğa-toprak döngüsüne uygun olarak ahşaptan yapıldığı yazar. Büyük ve Güzel Artemis heykellerinin, tapınağın merkezindeki ana kült olma ihtimali vardır. Bazı yorumcular, memelerin Semitik kökenli Baal kurban ritüelline benzer şekilde Boğa testisleri olduğunu iddia eder. 
Beautiful and Great Artemis statue, from 1st century AD, found ancient city of Efesus in Anatolia,
Büyük ve Güzel Artemis heykeli, detay
 House of Mother Mary and Artemis Cult ancient ciyt of Ephesos, Anatolia


Astemision’un Bugünü

M.S. 262'de Efes’e saldıran Gotlar, Artemision’u harabeye çevirir; bir asır sonra Roma İmparatoru Constantine şehri yeniden düzenletir ama Hıristiyanlığı kabul ettiği için tapınağı restore ettirmez. Ticaret şehri Efes, zaman içinde ırmağın taşıdığı alüvyon sebebiyle liman özelliğini ve ekonomik önemini kaybeder; 400’lü yıllarda Artemision yıkıntıya dönüşür. Roma, Bizans ve Osmanlı döneminde sunak ve tapınak kalıntıları; antik tiyatro, bazilika ve İsa Bey Camii inşasında kullanılır; yavaş yavaş yok olur Artemision. Efes halkı, zaman içinde bölgeyi terk eder ve viraneleşir şehir. Dünyanın Yedi Harikasından biridir Efes Artemis Tapınağı ama bugün Selçuk’taki ören yerinde, leyleklerin yuva kurduğu bir iki sütun kalır sadece. 
Temple of Artemis Ephesus Today in Turkey
Şimdilerde, Efes Artemis Tapınağı

İşportacı

İşportacı

Ezan sesinden sonra öğle namazını kıldı. El arabasını hazırlarken kendi kendine “Ya Gülsen, yola koyul!” dedi, içinden de “Keşke adım, Gülsen olmasaydı” diye hayıflandı. Merdivenleri, el arabasından tutarak yavaş yavaş indi. Sokağa çıktı, yolun ortasından, arabalara umursamadan el arabasını peşi sıra çekerek yürüdü. Halitağa Caddesi’ne geldi, her zaman otoparka bıraktığı katlanabilir tezgâhını aldı ve yolun karşı tarafındaki kendine göre yeri olan alanda tezgâhını açtı. 

Gülsen Hanım, yetmeyen emekli maaşı ve kira derdi yüzünden işportacılık yapıyordu 65 yaşında. Tezgahını kurarken iki oğlunu düşündü, biri evlenip gitmiş, ondan uzaklaşmış; diğeri ise çalışmıyor yada çalışamıyordu. Oğullarını çok severdi ama genç yaşta dul kaldığında, onları büyütmek ve yaşlandığında huzurlu günler görmek istemişti. Oğulları hayırsız olmasalar da, para pul yönünden hayırsız çıkmışlardı; onlara kızıyor ama elinden bir şey gelmiyordu. 

Kendi yaşındaki kadınların giydiği iç çamaşırı, etek, çorap, başörtüsü v.s. elbiseleri satıyordu, malları tezgâha çıkardı. Geçen gün, zabıtanın “çok açma, açılma teyze” lafı aklına geldi, yaşından dolayı zabıtalar biraz ayrıcalık tanıyor, görmezden geliyorlardı ama arada baskı yapıyor, canını sıkıyorlardı. Küçük sandalyesine oturdu, yanına el işini de almıştı, satmak için banyo lifi örüyordu, lif iyi satıyordu.

Bir süre sonra komşu geldi, ayaküstü sohbet etmeye başladılar, komşu sütyenlere baktı, alacaktı ama kendi bedenine uygun bulamadı, vazgeçti, sipariş verdi. “tamam” dedi Gülsen Hanım, haftada bir gün, el arabasını alıp Eminönü’ne geçiyor, eksik veya siparişlere göre mal alıyordu.

Gün geçiyordu, ikindi oldu, dakikalar geçti, biraz satış yaptı, yine mahalleden tanıdıklar geldi ve geçti; sohbet ettiler, dertleştiler. Tezgâhını toplayana kadar el örgüsünü elinden hiç bırakmadı, çevreyi ki daha çok arabalar geçiyordu, çok az izliyordu. Torunları bir ara aklına geldi, 8 ve 3 yaşında erkek ve kız iki torunu vardı. Torunları, onun yaşama sevinci olmuşlardı ama büyük oğlunun Antalya’ya göç etmesiyle ayrılık üzüntüsü ruhunu sarmıştı. Ufak kız torunun yaramazlıklarını, cadılıklarını kendi kendine diline dolamıştı Gülsen Hanım. 

Akşam olmak üzereydi, akşam ezanı okunmadan evde olmak için tezgâhını toparlamaya başladı, toparlarken orta yaşlı bir kadın geldi, eteklerden birini beğendi aldı, böylece son satışını da yapmış oldu. Elbiseleri, el arabasına istifledi, tezgâhını tekrar otoparka bıraktı, yavaş yavaş el arabasını çekip eve doğru yol aldı.

Eve geldi, hemen yaz sıcağını atmak için duş aldı, abdest alıp akşam namazını kıldı. TV’yi açtı, hep izlediği Karadeniz kanalını buldu, yemeği pişirdi; mercimek çorbası ve bulgur pilavını yedi. Karadeniz türkülerini dinledi, toprağının sesini duymak ona iyi geliyordu. Diyabet ve tansiyon ilacını içti Gülsen Hanım ve koltukta şekerlemeye başladı; Yatsı ezanı okunuyordu.
 
Kasım 2017


Anadolu’da Tapınak, Kehanet, Tecelli: Didim ve Menderes



Pagan dünya ve tapınak, kutsal olmayan yaşamı, kutsal kılmak içindir. Tapınak kült odasına (cella), mabet çalışanları dışında kimse giremez. Gizem, kutsalı yaşatır. Ayinler, mabet içinde veya dışındaki sunak alanında (altar) yapılır. Ritüel ve esrime için tapınağın görünümü, yontu düzeni elzemdir. Anadolu pagan tapınakları; Yunanlıların güçlü ve yalın Dor nizamını, ince işçilik ve Asyatik etkiler taşıyan İyon düzenini ve süslemeci Korint üslubunu kullanır. (Yunan Tapınak Mimarisi hakkında bir başka yazıKült ile kozmik gücün, maddi (profan) dünyaya yansıması; tapınağın ortasında belirmesi beklenir. Yüce’nin tecelli etmesi için dua edilir. Yaratan’ın kozmik enerjisi, göz önünde kutsanır;  Hayvan, bazen de Semitik paganlarda olduğu gibi insan kurban edilir sunak mekânında.

Temple of Apollo at Didyma (Didim Apollon Tapınağı)
Didim Apollon Tapınağı


Tapınak ve Kehanet Ocakları

Arkaik yaşamı şekillendiren; ekonomik-gündelik düzlemi belirleyen, profan dünyayı yöneten mekândır tapınak. Pagan dünyada kehanet (bilicilik), ilgi çekici olmasından öte, eko-politik kaygıların sonucudur; saldırıya her zaman açık şehirlerde yaşayan halk ve yönetim için çok önemlidir kâhinler. Konar-göçer kavimler her an gelebilir, taş taş üstünde kalmayabilir. Şiddet tekinsizdir, o yüzden önceden bilmek, bilicilik elzemdir. Bazı tapınaklar, bilicilik merkezidir ve tabi ki gelecek görüleri, doğru çıkan tapınak ve kâhinler; güçlenir hatta zenginleşir verilen armağanlarla, tıpkı Didim Apollon Tapınağı ve Kâhinleri gibi.


Temple of Apollo at Didyma
Didim Apollon Tapınağı

Didim Apollon Tapınağı

Efes Artemis ve Sisam Heraion Tapınağı’ndan sonra, Anadolu’nun en büyük üçüncü tapınağıdır Didyma Apollon Tapınağı (Aydın-Didim). Atika Yarımadası'ndan göçmenler gelmeden önce, Didyma’da kutsal alan ve bilicik vardır; çünkü güneş ve kehanet tanrısı Apollon, kökeni Hititlere kadar uzanan Anadolu tanrısıdır. Tapınağın yapımına M.Ö. 550’li yıllarda başlanır; sonrasında Pers istilalarıyla zarar görür. Delphoi Apollon Tapınağı ile birlikte antik dönemin en önemli kehanet merkezidir Didyma, kent özelliği kazanmaz ama rahipleri, Miletos sınırlarında resmi görevlidir ve Ön Asya’da ayrıcalığa sahiptir. Makedon İskender döneminde tekrar önem kazanır bölge ve arkasından kral Seleukos, M.Ö. 300’lü yıllarda arkaik tapınağın olduğu yere, bugün gördüğümüz devasa tapınağın inşaatını başlatır. Yapımı devam ederken M.Ö. 280’li yıllarda Galatların (Keltler) saldırılarıyla mabet yıkıma uğrar; kalıntılar üzerinden Miletoslular yıllarca tapınağı bitirmeye çalışır, hatta milattan sonra Roma döneminde devam eder ama hiçbir zaman tamamlanmaz mabet. Sonraki yıllarda gelen istilalar ve depremle harabe olur tapınak.

İon düzeni Apollon Tapınağı, 109×51 metre boyutlarındadır; yanlarda çift sıra (dipteros) olmak üzere toplam 124 sütun vardır. Dikdörtgen salon ve etrafı yüksek duvar sütunlarla çevrili cella, ana gövdesidir tapınağın. Pronaos’un iki yanındaki eğimli iki dehliz, naos’a bağlamaktadır ki, bu eşine rastlanmayan düzenlemedir. Naos, halkın ibadet için girebildiği içteki kutsal avludur. Naos yüksek duvarlarla çevrilidir. Çatısı hiçbir zaman yapılamaz mabedin ve tam ortasında sadece kâhinlerin girebildiği Sella Kutsal Alanı bulunur. Sella kutsalına girişteki, 70 ton ağırlığındaki tek parça mermer blok ilginçtir. Yüksek podyum, basamaklı giriş, kaideli sütun ve duvarları ile Anadolu’daki Dor düzeni Attika etkisini yansıtır.

Temple of Apollo at Didyma
Didim Apollon Tapınağı

Medusa Frizi ve diğer Kabartmalar


Tapınak aynı zamanda hazine ve kâhin ocağıdır (okul), kayıtlarında yanında kutsal kuyu ve defne ormanı olduğu yazar. Kral, tüccar ve askerler tapınağa gelip, Apollon kâhinlerine gelecek hakkında sorular sorar; sunak alanında kurban keser; altın, gümüş ve değerli eşyalardan armağanlar verirlerdi tapınak hazinesine. Pronaos sütunları, gösterişli bezemelere sahiptir ve özellikle Medusa Frizi etkileyicidir. Kral İskender zamanında daha kıymetlenir küt merkezi çünkü Apollon kâhinleri, İskender'in Tanrı Zeus'un oğlu olduğunu ve Doğu’dan zaferle döneceğini müjdeler. Roma döneminde dört yılda bir yapılan Didyma Şenlikleri, renk katar bölgeye. Anıtsal dev kalıntılar eksik haliyle, düştükleri yerde bile göz alıcıdır ve diğer mabetlere kıyasla günümüze iyi koruna gelir. Didim ören yerindeki en eski yazıtlar, M.Ö. 600’lü yıllara aittir. Basiret sormaya gelenlere, kitabenin birinde Kâhin, tanrı Apollon adına şöyle öğüt verir: “Doğru olan, babalarınızın yaptığını yapmanızdır.”

Menderes Magnesia Antik Şehri

Magnesia antik kenti (Aydın-Gümüşçay), Magnetler (Asyatik-Kafkas kökenli kavimdir) tarafından M.Ö. 400’lü yıllarda kurulur. Menderes Nehri kenarına kurulan şehir (Magnesia on the Meander), denize kıyısı olmamasına rağmen, Ephesos, Pergamon ile Ege havzasının önemli yerleşim ve ibadet alanı olur. Lydia medeniyeti içinde yer alan Magnesia Artemis kültü, geçmişi Frigyalılara dayanan Bereket ve Toprak Ana Tanrıçası Kybele kültünün devamıdır, izidir.

Magnesia Artemis Tapınağı


Didyma, Efes, Sardes tapınaklarından sonra Anadolu’daki 4. büyük tapınağıdır Magnesia Artemis Leukophryene.  Arkaik sunak üzerine, M.Ö. 3. yüzyılın sonlarında mimar Hermogenes’in yönetiminde inşa edilir. Tapınak 67 x 41 metre stylobat ölçülerindedir; 54 sütunludur, basamaklı podyum üzerine kurulur. Çevresi sütunlarla kaplı ön kısmı sunak alanıdır. Hermogenes, İon düzenli pronaos-naos simetrisini burada geliştirir; duvar ve sütunları arasında eksen birim ve simetri kullanır; ayrıca mimarlık üzerine kitap yazar. Leukophryene, kendine özgün mekân algısına sahiptir; mimari etkiyle sunak bölümündeki ışık-gölge kontrastı güçlendirilir; yenilikleriyle, kendinden sonraki yapılara emsal olur. Magnesia kazı bulguları bugün, Berlin Pergamon, Paris Louvre ve İstanbul Arkeoloji Müzesi’ndedir. Efes ve Sardes’teki Artemis tapınakları gibi, Magnesia’daki Artemis Tapınağı da Ay’ın doğuş istikametine uygun olarak Batı yönündedir. Dört bir yanında, 175 metre gibi devasa uzunlukta kabartmalar (friz) vardır. Panellerde Yunanlılar ile Amazonların savaşı işlenir-Amazonlar, Attikalı istilacılardan önce Ege kıyılarında yaşan Asyatik kavimlerdir, ilk yerleşimcilerdir- anlatıda, savaşı kazanan taraf belli değildir. Frizlerin tümünde, cella kısmındaki etkiye benzer, gölge-ışık kontrası ön plandadır; frizler, yapının dışında ve architravın üstündedir. Çatı ile alınlık arası üçgenlerde Epifani etkisi için pencere gibi açılmış kapılar vardır.

Ancient city of Magnesia Meander at Anatolia, Turkey
Menderes Magnesia şehri kalıntıları 
Amazonomachy Frieze of Temple of Artemis Leukophryene, Anatolia, 2nd c. BC
Amazonlar Kabartmaları, Artemis Leukophryene Tapınağı'ndan
Epiphanie to Temple of Artemis Leukophryene at Magnesia
Magnesia Artemis Tapınağı'nda Tanrıçanın Epiphanie’si


Mekân ve Işık: Epiphanie (Tecelli)

Epiphanie, Tanrı’nın kapı aralığından görünmesi, kendini insanlara göstermesi veya tecelli anlamına gelir. Magnesia’da bulunan ve “16 numaralı” adı verilen Leukophryene’ye ait yazıtta, Tanrıçanın Epiphanie’si anlatılır; tapınağın ışık-gölge derinliği içinde cella’da bulunan Artemis kültü, bekleyen insanlara gösterilir ve böylece epiphaine vizyonu yaratılır. 98 numaralı” yazıtta, ritüelin nasıl yapıldığı anlatılır. Alınlığın ortasındaki kapıdan ve yanındaki iki pencereden içeri giren Dolunay ışığı, uygun açı ile cella’daki Artemis kültünü aydınlatılır bazı geceler. Kapıdan içeriyi izleyen paganların gözünde ve inancında idol, beyaz parıltısı ile temaşa eder. Kült, tanrıçanın tecellisi olarak düşünülür, hissedilir vakti zamanında.

Günah keçisinin kanını dökerek; kötülüklerinden arınmaya ve suçlarını yok saymaya çalışır kimi paganlar. Mabet dışına, kutsal olmayan profan yaşama dönüldüğünde günah keçisi, suçsuz insanlardan seçilir. Mısır ve İskenderiye Ekolü’nün kadim ve Hermetik inancına göre “Huzur, mabettedir.” Yaşama ve güncele serpilen avamdır; Havas gizlenmelidir.

Temple of Artemis Leukophryene Ruins at Magnesia ad Maeandrum, Anatolia at Turkey
Artemis Leukophryene Tapınağı Kalıntıları, Türkiye