Rüya Metni: Yeteneğim Keşfediliyor


Bilmediğim bir mekânda sanırım stüdyoda, ferah ve geniş bir yerdeyim, çay demliyorum. Servis hazırlıklar içerisindeyim, bardakları, fincanları hazırlıyorum, etrafı düzenliyorum, koşuşturuyorum. Yan tarafta stüdyo ya da çekim platosu benzeri alan ve içerisinde yoğun kalabalık var. Ne yaptığımı tam bilmesem de, mutfakta hazırlık yaparken, kendimi anlamadığım bir sebepten dolayı çok huzurlu hissediyorum.

Bir süre sonra, bulunduğum yere yan bölümdeki kalabalık geliyor, mekân neredeyse çarşı kalabalığına dönüşüyor. İşimi daha ileri götürmeye başlamışım, bardakları kişi isimlerine göre ayırmışım, insanlar keyifle içeceklerini içiyorlar. Kalabalık hızla hareket ediyor.

Geçiş... Yine aynı mekânda bu sefer koridorlarda buluyorum kendimi, yine ne olduğunu bilmediğim bir şeyi bekliyorum, beklerken ileri geri telaşla yürüyorum, volta atarken sabırsızlanıyorum, tuhaf bir tedirginlik içindeyim. Okan Bayülgen’in show programının yapımcısı olduğunu bildiğim bir kadını - ki nereden bildiğimi bilmiyorum - tuvalette klozete otururken görüyorum, ihtiyacını gidermiyor sadece bekliyor. Kadın da bekliyor benim gibi, kadın beklemekten yaşlanmış gibi geliyor bana, kadınla tuvalet kapısının önünde göz göze kalıyoruz, konuşmadan uzun süreler bakışıyoruz.

Yönümü değiştirip, kalabalığın arasına döndüğümde bir topluluğun benden söz edildiğini duyuyorum, şaşırıyorum, nasıl başladığını bilmiyorum. Tanımadığım showman, beni övüyor; hakkımda yeni ekran yüzü, farklı yetenek, yeni katma değerimiz v.s. gibi coşku dolu ifadelerle çevresindeki kalabalığa beni anlatıyor. Nasıl konuşulur hale geldiğimi anlamıyorum, seviniyorum, merak ediyorum. Hakkımda konuşan ufak kalabalığın içinde Jack Nicholson’da var, o da benim hakkımda heyecanlı ve güzel şeyler söylüyor, keyfim yerine geliyor. Az sonra Bayülgen’in yapımcısı kadın, yaklaşıyor bu küçük kalabalığa; evet farklı bir kişilik ama imaj bakımı olmadan ekran önüne alamayız, şimdilik sahne arkasında birikimini değerlendirelim benzeri bir şeyler söylüyor. Kadın ilk karşılaşmamıza göre daha yaşlanmış görünüyor.

Geçiş… Geniş bir arabanın içinde gidiyoruz, Jack Nicholson ve ben camdan başımızı dışarı uzatmış, konuşuyoruz. Batman filmden en sevdiği sahneyi biraz oynamasını istiyorum, sadece mimikleriyle oynuyor, sahneyi hatırlıyorum ama ilk izlediğimdeki etkiyi vermiyor, bu performans bana çok yavan geliyor, bu kadar bayağı ve kof muydu bu sevdiğim mizansen diye kendi kendime hayıflanıyorum. Sonra yolun karşı şeridinden gelen 60’lı yılların Avrupa okul araçlarını andıran sarı bir otobüsün görüntüsüne bakıp kalıyorum, otobüsün içindeki muhtemel gençlerin görüntülerini seçemiyorum ama kalabalığın gürültüsünü duyuyorum. Otobüsün kaportasındaki sarı üstüne canlı renkler gözümü keyifli bir şekilde alıyor. 

Otobüsteki kalabalığın görüntüsü ve gürültüsü çok hoşuma gidiyor, içim ferahlıyor, araç yaklaşmasına rağmen içindeki insanların siluetleri dahi görünmüyor. Otobüsün içerisi tüm parlaklığa rağmen gölge kalıyor. Gürültü arttıkça gözlerimin önündeki hareketli araç görüntüsü daha da ışıldıyor, parıltı arttıkça görüntü kaybolup ışık demetine dönüşüyor. Işıltının beyaza yaklaşmasıyla sesler, kulaklarımı zorlayan bir gürültüye dönüşüyor. Sarıdan beyaza yakınlaşan pastel renklerin hareketli görünümü içinde insan sesleri yükseldikçe neredeyse vücudumu sarıp sarmalıyor, keyifleniyorum. Ses, öfkemi dindiriyor ve ses cümbüşünde neşeleniyorum. 

Bereketten Güzellik Tanrıçasına Geçiş: Eros, Afrodit, Venüs


Bereket tanrıçasıyla, verimliliği ve üremeyi; güzellik tanrıçası ile cinselliği ve arzuyu anlıyoruz, biliyoruz antropolojik bulgular ışığında. Üreme ve cinsellik, tarih boyunca ve bugün hep iç içe geçmiş; karıştırılmış ama ontik düzlemde. Ahlak öğretileri, üreme ve cinsellik arasına sınır koyma veya disiplin altına alma yoluna gitmiş ve birçoğu ahlaksızlığı doğurmuş Nietzsche’nin dediği gibi. 


Bereket Tanrıçası


Gaia, from "Ara Pacis" Roman marble relief - circa 20-10 BC, at the Copenhagen
Gaia, Roma dönemi Ara Pacis kabartma heykeli
Arkeolojik bulgular sonucu izi, 200 bin yıl öncesine kadar giden Bereket Tanrıçası (Ana Tanrıça) inancı, tarih öncesi çağların kadim, totemik inancı idi. Bereket ve kozmogoni döngüsünü yaratan dişil Varlık olarak inanılmış; adına kültler, idoller ve ritüeller yapılmıştı. Hatta bereketine şükran ve kutsallığına rabıta için canlı canlı insanlar -erkek- kurban edilmişti. (Ana Tanrıça hakkında bir başka yazı için tıklayınız) Sümer’de İnanna, Mısır’da İsis, Anadolu’da Kibele adını alan Bereket Tanrıçası, Yunan kozmogonisinde Gaia’dır. Khaos’dan (boş uzam) ortaya çıkan Gaia, “Toprak Ana” olarak her şeyi var eden ve tüm Yunan tanrılarını doğuran ana tanrıçadır. Yunan kozmogonisinde tanrılar, Gaia’nın ensest ilişkisinden üremiştir; Gaia’nın kendinden çıkardığı Uranos, Gaia’nın hem oğlu hem de kocasıdır. Gaia, Uranos’tan olan oğlu Kronos ile işbirliği yapıp babası Uranos’u öldürür ve sonrasında Kronos’la dünyayı yani Kosmos’u kurar ve yönetir.  

Erkek Dil ve Uygarlık

Taş Devri klan topluluklarında kadınlar, önemliydi; hem üremeyi yani soyun devamlılığını sağlıyor, hem de gıdanın büyük bölümünü oluşturan bitkileri, yemişleri topluyordu. İlerleyen zamanlarda avcılık -insanın doğasında olmadığı için- ile erkekler, kendi aralarında koordine olmaya ve av aleti yapımını geliştirmeye başladı. Sembolik işaretleşmelerin ötesine geçip konuşma dilini de geliştiren erkekler, ilkel silahların mülkiyeti ve fizik gücü ile yerleşik hayatı ataerkil düzene çevirdi.
Eros, Aphrodite and Hermes - Clay tablet from Locri in Calabria, circa 475-450 BCE - at the Munich Museum
Eros, Afrodit ve Hermes - kil tablet, M.Ö. 450

Uygarlık cinselliğin keşfi ile başladı, denebilir. Peki cinsellik, üremeden nasıl ayrıldı? Bereket tanrıçasından, güzellik tanrıçasına geçiş nasıl oldu? Bu tür soruların kesin bilgisi, cevabı yok; hikâyeci tarih ve Eski Ahit üzerinden yapılan genellemeler en nihayetinde lojik değil, mitolojik açıklamalar olarak kalmaktadır. Bereket tanrıçası putlarından çok uzun zaman sonra, erkek bereket tanrısı figürü ve kültleri -Phallus (erkeklik organı) süslü Dionysos ve Hermes temsilleri- ortaya çıkar.

Eros ve Afrodit’ten Venüs’e Geçiş

Head of Aphrodite - form Hellenistic period - at the Archealogical Museum of Istanbul
Afrodit heykeli, Hellenistik dönem
Eros, Yunancada arzu demektir ama bu arzu, sadece aşk duygusunu içermez; cinselliği yani üremeden tamamen ayrılmış şehveti, tutkuyu, hazzı ifade eder. Yunanlılar için mutlak aklın (Logos) dünyada iyi ve güzel olana yer açmasıdır Eros ve bu ortaya çıkmada sanat öncüdür, zemindir. Eros, güzel şeylerin geçiciliği üzerinden ve onları aşarak; kalıcı Güzel İdeası’na ulaşma arzusudur. Mitolojide arzunun tanrısı Eros, güzellik tanrıçası Afrodit’in oğludur. Venüs ve Afrodit, aynı izleğin farklılaşmış güzellik tanrıçalarıdır. Afrodit, Yunan Polis’lerinde şehveti ve ötesinde güzelliği temsil ederken; Venüs, kozmopolit Roma imparatorluğu döneminde hem üremeyi hem de arzuyu içinde taşımıştır. 

Yunanda özgür erkeklerin arzu nesnesi kadın değil, oğlan çocuklarıdır ve Eros’a ulaşmak için yüceltilen geçici güzellik, erkek bedenin gençliği ve eşcinsel aşk olmuştur çoğu zaman. Bu isteğin açıklaması şudur; doğaya ve kadına bağımlı olmaktan azade olmuş tutkular, onları Eros’un idealine yakınlaştıracaktır. Hemcinsine karşı arzu, İlyada Destanı’nda Akilehus ve kuzeni Patroklos arasında incelikli olarak işlenir. Yunanlılar için fiziksel dürtüleri, toprağa bağımlılığı aşmanın ve aklın verdiği özgür irade ile arzu duymanın öncüsüdür Eros. Venüs’ün egemen olduğu Roma dönemde, zorunlu eko-politik sebeplerle arzu (Eros) çekilir. Kozmopolit yapının devamlılığı için toprağa bağlılık, kölelik ve sınıf ayrımı artar ve sonrasında üremeyi ve arzuyu birlikte temsil eden tanrıça Venüs doğar. Devamında gelen Meryem Ana inancı, onun pagan izini üstü örtülü biçimde dahi olsa taşır.


 The Birth of Venus - Sandro Botticelli, c. 1486, tempera on canvas. 172.5 cm × 278.9 cm - at the Uffizi, Florence
Venüs'ün Doğuşu - Sandro Botticelli, 1486







Konuşmacı: Bülent Somay
Ekleme ve düzenleme: Ahmet Usta